Bunu bir forumda bizi Alman, Japon ve İsraillilerle çalışkanlık kıyaslaması yapanlara yazmıştım. Fazla iğnelediğimi farkedip bloga taşıdım.
İnsanoğlunun en temel geçim kaynaklarından birinden, rıskın 10'da 9'unun bulunduğu ticaretle başlayalım. Esnafların temel amacı sivrisinek misali kan emmek olmuş durumda. Zaten bireysel ithalatın kısıtlanması ellerini iyice güçlendiriyor. Adam cehennemin dibinden ücretsiz kargo ile ülkeler arası mal gönderiyor. Biz ülke içinde bile bunu başaramıyoruz. Gıda fiyatlarını yükseltmek için fazla malı çöpe döken insancıklar, yıllardır ayakta olup her yıl iflas gösteren şirketler, denetlemenin sadece kendi fikrinden olmayanları cezalandırma amacı olarak görüldüğü bir ülkede ne bekleyebilirsin ki. Temelde halkımız az ya da hiç çaba ile çok kazanç bekler. Yani rantçılık kanında var. Oldukça dindar gözüken esnaf, dört gözle Ramazanı bekler. Nasılsa alacak şunlara bir giydireyim diye.
resim@http://www.milliyet.com.tr/yalniz-birakan-dusunceler--pembenar-
Bir de devletin kendi çalışanlarını özel gibi çalıştırması şart. Ya da tam tersini yapacak. Bir yanda 16.30 da işini bitirip çanta toplayan , hafta sonları daha hiç çalışmamış, en dandik bayramlara kadar tatilini yapmış, yüksek lisans için gün boşaltmış daha say say bitmeyecek avantajla iyi bir ortamda hayatını sürdüren bir eleman, diğer yanda 19-20 gibi işten çıkan, cumartesi tam gün çalışan, bayramlarda 2-3 günden fazla tatil alamayan,sabah 3-5 dk geç geleni uyaran çıkış saatlerine bakınca hep 1 saatten fazla geç çıkan, çay molalarını yapmayan, bunu görmezden gelen zihniyet var. Bunu ileride kovabilecek haklı sebebi olsun diye yapıyorlar. Buna rağmen her zaman alternatifi olduğundan her an s.ktr yeyip kovulma durumu olan yarını belirsiz başka bir eleman. Hem fiziki hem zihinsel resmen monoton bir hayat sürdüren stres içinde yaşayan bir sürü çalışan var. Her memur böyle demiyorum ama ben çok kişi tanıyorum. Boş vakitten ikinci işi çeviren bile var. Sonuçta herkes bir zamanlar yeniçeri olmak istediği gibi şimdi de hem güvence, hem özele göre rahatlık açısından devletteki hayata özeniyor.
Bir de devletin kendi çalışanlarını özel gibi çalıştırması şart. Ya da tam tersini yapacak. Bir yanda 16.30 da işini bitirip çanta toplayan , hafta sonları daha hiç çalışmamış, en dandik bayramlara kadar tatilini yapmış, yüksek lisans için gün boşaltmış daha say say bitmeyecek avantajla iyi bir ortamda hayatını sürdüren bir eleman, diğer yanda 19-20 gibi işten çıkan, cumartesi tam gün çalışan, bayramlarda 2-3 günden fazla tatil alamayan,sabah 3-5 dk geç geleni uyaran çıkış saatlerine bakınca hep 1 saatten fazla geç çıkan, çay molalarını yapmayan, bunu görmezden gelen zihniyet var. Bunu ileride kovabilecek haklı sebebi olsun diye yapıyorlar. Buna rağmen her zaman alternatifi olduğundan her an s.ktr yeyip kovulma durumu olan yarını belirsiz başka bir eleman. Hem fiziki hem zihinsel resmen monoton bir hayat sürdüren stres içinde yaşayan bir sürü çalışan var. Her memur böyle demiyorum ama ben çok kişi tanıyorum. Boş vakitten ikinci işi çeviren bile var. Sonuçta herkes bir zamanlar yeniçeri olmak istediği gibi şimdi de hem güvence, hem özele göre rahatlık açısından devletteki hayata özeniyor.
Eğitimin desen sınava endeksli hoca bilimsel bir şey anlatıyor. Çocuk sınavda çıkmayacağını biliyor. Kulağına perde indiriyor. Dinler gibi gözüküyor ama dinlemiyor. bu bende de var sürekli ağlayan,dert anlatanları dinler gibi gözükürüm arada birkaç cevap veririm, küsmesin diye. Dershaneyi kaldırdım deyip her yıl ve daha çok ödeyeceğin tüccarlara seni muhtaç ediyor. Gençlik sorgulamasın, üretmesin,düşünmesin diye her aşamada sınavlar var. Fikri uğruna mücadele edip sokaklara çıkmasın diye hep gireceği bir sınavı var. Üniversite bitireni üniversiteye girdiğindeki gibi yine Türkçe ,Mat, Tarihle bilmem neyle işe alıyor. 30 küsür yaşında adam dershaneye gidiyor.
Üniversite de ünlü bir üniversiteyle kitaplarımız aynı hatta biz daha fazlasını işliyoruz. Biz sadece sınav oluyoruz.Formülü bile hatmedip. Ama diğer üniversite de ciddi projeler üretmeye teşvik ediyor. Yani biz kağıt üzerinde bir şeyler yapıyoruz o metodları fiili olarak uyguluyor. Bizdeki özel üniversite bütçesini sadece cebini doldurmaya endeksli olduğundan öğrendiğin bilgiler sadece sınava kadar aklımızda kalıyor.
Hala var mıdır bilmem ama biz her sabah sıra olup gururla andımızı
söyledikten sonra bahçedeki çöpleri toplardık. Mantıken oraları biz
batırdıysak, biz temizlemeliyiz. Çoğu kişi eline bir çöp alıp onunla
toplamış gibi yaparak dolanırdı. Küçükken bu şekilde başlıyoruz hayata.
japon okullarında tuvalet temizleyen çocuklar haberi her yıl olur. bir
de onlara bakın. Askerde de aynısı geçerli. olum derdim. Şu sigaraları
yere atmayın yine siz temizliyorsunuz. Bir şey olmaz temizleriz
diyorlardı. En ıssız gözüken ormanlar bile çöp dolu. Ne diye uğraşsın
çöp bidonu aramakla orada bile düşüncesisiz. Ben de köye bahçemizde
piknik dönüşü çöpü varil bulana kadar taşırım enayiyim ya.
Büyük bir şirketten bahsedeyim. Stajımda boşta bilgisayar İK kısmında
olduğundan çok fazla mülakat gördüm. Hanım kızımız soruyor. 1. sınıfın
yazında neden staj yapmadın. Aday: zorunlu değildi diyor. Kız: Olsun
yapabilirdin diyor. Aynı kişi bize ilk hafta, aslında gelmeseniz biz
notunuzu veririz. Bir şeyler öğrenelim diyorum. Zaten şirket bilgilerini
sizinle paylaşmamak isteyeceği için ciddi iş veremeyiz filan diyor.
Müdürlerden biri gidin sosyal tesiste oturun üretimi bir kez gezdiniz
zaten diyor. Fuar yerlerini araştırdım liste yaptım, SCARA robot yatırımı için
araştırma hazırladım, bir test için servis alacakları firmalarla
yazışıp yapabileceklerin bilgilerini verdim. Bir de dandik sunum
hazırladım koca yaz stajım boş boş geçti. Olsun CV havalı gözüktü Yani
çalışmaya razı olanı da bu ülke de çalıştırmayabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder