ad

se

25 Temmuz 2012 Çarşamba

İnternetten Müzik ve Film Paylaşana Para Cezası Yolda


Müzik, edebiyat ve sinema dünyasının en büyük sorunlarının başında geliyor internetteki korsan paylaşımlar. Kültür ve Turizm Bakanlığı, yeni bir düzenleme ile Fransa ve Amerika'da kullanılan ve paylaşımları 'yakalayan' sistemi Türkiye'de de hizmete sokacak.
Buna göre, kendi bilgisayarından herhangi bir şekilde arkadaşına müzik eseri, sinema filmi veyakitap gönderen, bu tip eserleri sosyal medyada paylaşan, otomatik olarak tespit edilecek. Kişiye, 'yasa dışı çoğaltımda' bulunmak suçundan para cezasına kadar yaptırımlar uygulanacak. Bakanlık, telif haklarını içeren kanunu yeniden düzenliyor. 'Fikir ve Sanat Eserleri Kanun Tasarısı' olarak ilgili tüm kesimlere görüş için gönderilen yeni tasarıda dikkat çekici yaptırımlar var. Telif Hakları Genel Müdürü Abdurrahman Çelik, tasarının en önemli düzenlemelerinin kişisel paylaşımlarla ilgili olduğunu söylüyor. Yabancı ülkelerde de kullanılan sistemde yer alan robotyazılım, bir şarkının veya telif hakkı söz konusu olan bir eserin, hangi bilgisayar üzerinden paylaşıldığını anında 'yakalıyor.' Bunun için öncelikle müzik konusunda kurulmuş meslek birlikleri veya yayınevi, yapımcı gibi eser sahiplerinin haklarını koruyan birimler, kendi veri tabanlarını oluşturacak. Bu veri tabanında müzikler, kitaplar, diziler, filmler yer alacak. Her bir eserin içinde de özel bir kod olacak. Robot yazılım, bu kodlara sahip herhangi bir eserin başka bir bilgisayara gönderilmesi veya paylaşılmasını anında tespit edecek. Genel Müdür Abdurrahman Çelik, internetteki korsan indirmeler ve paylaşımlar nedeniyle telife konu olan eserlerin satışında çok ciddi düşüş olduğunu ifade ediyor. 1994 yılında 120 milyon olan albüm satışlarının, 2004'te 70,2011'de 9 milyona kadar düştüğünü belirtiyor. Fransa'da HADOPİ adı ile kurulan sistem sayesinde, ilk uyarıdan sonra paylaşım yapanların yüzde 90'ının bir daha eser paylaşmadığına dikkat çeken Çelik, 1,5 yıl içinde korsan paylaşımın yüzde 2'ye kadar düştüğünü aktarıyor. Bu nedenle Çelik'e göre, korsan paylaşımların önüne geçilmesi konusunda önemli başarılar sağlanılabilecek. Çelik, sistemin kesinlikle kişilerin bilgisayarındaki diğer bilgileri görmeyeceği bilgisini veriyor. Sistemin, sadece özel kodları olan ve telife konu olan eserlerin paylaşımını algıladığını kaydediyor.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

sporena.com 15 TL Hediye Çeki ( 30 TL Alt Limitli) Kaçırmayın



Sporena sitesinde iade ve kargo ücretsizdir.Üye olduktan sonra 10 TL çek kazanırsınız ve üzerine aşağıda anlattığım yolu takip ederseniz 15 TL çeki de kazanırsınız.


15TL çeki almanın yolu:

Facebook üzerinden sporena sayfasına girip "sporena hediye" bölümüne ad soyad mail adresi girilmesi ile indirim kodu mail adresinize bir kaç dakika içerisinde geliyor. 30 TL alt limiti var. Spor ürünler dışında da alacak birçok şeyi rahatlıkla bulabilirsiniz


Birçok spor dalında lider markalar Sporena'da! Nike, Adidas, Puma, Arena, Asics, Buff, Columbia, Converse, DC Shoes, Dexter, Eastpak, Etnies, Fila, Fire Fly, Hannah, Hi-Tec, Hummel, Jack Wolfskin, Keen, Lafuma, Loap, Mbt, Merrell, MBT, New Balance, O'Neill, Onitsuka Tiger, Paul Frank, Reebok, Salomon, Skechers, Slazenger, Speedo, Superga, Sorel, Umbro, Wilson ve çok daha fazlası Sporena'da buluşacak.
Spor ayakkabı, spor giyim, spor ekipman, spor aksesuar kategorilerinde; eşofman, şort, forma, çanta, raket ve benzeri tüm ihtiyaçlarınızı Sporena'dan kolayca satın alabilirsiniz.




8 Temmuz 2012 Pazar

Yeni ÖYP Yönetmeliği (ALES %60, ortalama %25, dil %15)

Yeni ÖYP Yönetmeliği (ALES %60, Ortalama %25, Dil %15)



ÖĞRETİM ÜYESİ YETİŞTİRME PROGRAMINA İLİŞKİN USUL VE ESASLAR

BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1- (1) Bu Usul ve Esasların amacı, yükseköğretim kurumlarına Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında atanan araştırma görevlilerine, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının koordinasyonunda, lisansüstü eğitim yaptırmak suretiyle öğretim üyesi yetiştirilmesini düzenlemektir.

Dayanak
MADDE 2– (1) Bu Usul ve Esaslar, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 10 uncu maddesi, Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında 78 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Merkezi Sınav başlıklı Ek 8. Maddesi, Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun ilgili maddesi ve Öğretim Üyesi Dışındaki Öğretim Elemanı Kadrolarına Naklen veya Açıktan Atamalarda Uygulanacak Merkezi Sınav ile Giriş Sınavlarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar
MADDE 3 –  (1) Bu Usul ve Esaslarda geçen;
a) ÖYP: Öğretim üyesi yetiştirilmesi amacıyla Yükseköğretim Kurulunun uygun gördüğü yükseköğretim kurumlarında açılan Öğretim Üyesi Yetiştirme Programını,
b) YÖK?ÖYP Komisyonu: Yükseköğretim Kurulu Başkanı tarafından bir Yürütme Kurulu üyesinin başkanlığında farklı alanlarda en az beş öğretim üyesinden oluşturulan komisyonu,
c) ÖYP Araştırma Görevlisi: Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında atanan araştırma görevlisini,
ç) ÖYP Üniversitesi: Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında lisansüstü eğitim öğretim vermesi Yükseköğretim Kurulunca uygun görülen Devlet yükseköğretim kurumunu,
d) ÖYP Kurum Koordinasyon Birimi: Yükseköğretim kurumlarında Öğretim Üyesi Yetiştirme Programının sekretarya hizmetlerinin yürütülmesi, programa ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesi ile her türlü harcamanın yapılmasında yetkili ve sorumlu birimi,
e) ÖYP Kurum Koordinatörü: ÖYP Kurum Koordinasyon Biriminin faaliyetlerinin yükseköğretim kurumu adına yürütülmesinden sorumlu, üst yönetici tarafından belirlenen ve üst yöneticiye karşı sorumlu olan kişiyi,
f) Harcama Yetkilisi: ÖYP Kurum Koordinatörünü,
g)Gerçekleştirme Görevlisi: Harcama yetkilisi tarafından ÖYP Kurum Koordinasyon Biriminde görevli personel arasından belirlenen kişi ya da kişileri,
h) ÖYP Puanı: Öğretim Üyesi Yetiştirme Programına araştırma görevlisi olarak atanmak üzere başvuran adayların ya da program gereğince bir ÖYP yükseköğretim kurumuna lisansüstü eğitim?öğretim görmek amacıyla başvuran ÖYP araştırma görevlilerinin lisans genel not ortalamasının %25’i ile Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavında (ALES) ilgili alanda alınan puanın%60’ı ve varsa yabancı dil puanının %15’i alınarak hesaplanan ve en son girilen ALES ve Yabancı Dil Sınav sonuçlarına göre güncellenebilen puanı
(ı) YÖK: Yükseköğretim Kurulunu,
i) Yükseköğretim Kurumu: Devlet üniversiteleri ile yüksek teknoloji enstitülerini,
j) Yabancı Dil Sınavı: ÜDS, KPDS veya eşdeğerliliği ÖSYM tarafından belirlenen dil sınavını ifade eder.

FAALİYET TABANLI MALİYET SİSTEMİNİN AMACI



Faaliyet Tabanlı Maliyetleme, faaliyetlerin maliyetini hesaplayan ve bu maliyetleri ürünlere ve müşterilere yansıtan bir maliyet muhasebesi yöntemidir. Activity-Based Cost (ABC) olarak adlandırılan ve ABD’de geliştirilmiş olan “Faaliyet Tabanlı Maliyet Hesaplama” yönteminin daha iyi bir işletme yönetimi için “daha doğru” maliyetler sağladığı öne sürülmektedir.

Geleneksel yaklaşımda genel üretim maliyetlerin mamullere yüklenmesinde genelde üç aşamalı bir sürece dayandırılır ve son aşamada bu maliyetlerin esas  üretim yerlerinde mamullere yüklenmesi için, direkt işçilik saatleri, makine saatleri ve kullanılan direkt madde tutarları gibi çıktı (üretim) hacmine dayalı anahtarlar kullanılır ve bu anahtarlar maliyetlerin mamullere yüklenmesinde temel ölçütleri oluştururlar.

Buna karşın, üretim hacmi, tüm genel üretim maliyetleri türlerinin oluşumunda belirleyici durumunda değildir. Üretim hacminden çok, üretim süreçlerinin yapısı ve farklılıkları, endirekt maliyetlerin düzeyini belirleyen temel
etkenler olabilir. Bu nedenle sağlıklı bir maliyet hesabı için, maliyet yerlerinden mamullere yükleme aşamasında, maliyetlerin oluşumunu belirleyen etkenleri en iyi  şekilde temsil edecek ölçütleri kullanılması zorunludur (Hacırüstemoğlu-Şakrak, 2002: 30).

Bu kapsamda faaliyet tabanlı maliyet sisteminin başlıca amaçları  şunlardır

-  Düşük katma değere sahip, diğer bir ifadeyle de mamul ve hizmet üretiminde değer yaratmayan faaliyetlere ait maliyetleri ortadan kaldırmak ya da en düşük düzeye indirmek,

-  Karlılığı artırmak üzere gerçekleştirilen katma değeri yüksek faaliyetlerin kolaylaştırılmasında, etkin ve verimli bir bilgi tabanı sağlamak,

-  Problemlerin temel nedenlerinin saptanmasını ve bu etkenlerin düzeltilmesini sağlamak,

-  Zayıf varsayımları (kabullenmeler) ve yetersiz maliyet dağıtımından kaynaklanan yanlışlıkları ortadan kaldırmak,

-  Yöneticilerin kararlarını doğru verebilmeleri için doğru maliyet bilgileri
sağlayabilmek.


Kaynak ve Makalenin Tamamını İndirmek İçin Tıklayın!

6 Temmuz 2012 Cuma

Yatırımcı Arayan Orijinal Projeler

Gül aromalı zeytinyağı, yerelmasından düşük kalorili cips, mavi yengeç yetiştiriciliği, mezgit pastırması, domates tozu, diyabetik pepino reçeli, keçiboynuzu çikolatası, karayemiş çayı, kestane unu...
TÜRKİYE İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) gıda sektöründe inovasyon ve Ar-Ge yatırımlarını artırmak amacıyla gerçekleştirdiği “Gıda Ar-Ge Proje Pazarı”na deyim yerindeyse proje yağdı. Pazara Ege Üniversitesi’nden ODTÜ’ye 26 üniversiteden 116 proje teklifi geldi. Bu projeler geçen ayın sonunda İzmir’de düzenlenen Gıda Ar-Ge Proje Pazarı’nda sergilendi. Gıda Ar-Ge Proje Pazarı Yürütme Kurulu Başkanı Eli Alharal, “Bu yıl ilkini düzenlediğimiz yarışma, gıda sektöründe rekabet üstünlüğü getirecek inovatif ürünler üretilmesine katkı sağlayacak” diyor. Gıda Ar-Ge Proje Pazarı’nda gıda işlemesinde yeni tekniklerden su ürünlerine, tıbbi ve aromatik bitkilerden zeytin ve zeytinyağına birçok proje sergilendi. Bunlar arasında Türkiye’de ilk kez üretilecek ürünler de var...

23 Projeyi Detaylı Olarak Görüntülemek İçin Tıklayın

Hayal Kurmanın Önemi, Hayal Etmenin Gücü ve Motivasyonu


Elde Var Hayal
Hayal kurmak geleceği makro ölçülerde yaşama isteğidir. William Russell “Büyük işler, büyük hayaller kurma özelliği olan insanlarca başarılmıştır” der. Hayaller hayat tarlasından geçerken elimizden toprağa düşen tohumlardır. Tohum ve tarla için de çabalamanız gerekir ki hayaller gerçek olsun.

Hayalleriniz sizin yürek gücünüzü gösterir. Bir insanın yüreğinin gücünü anlamak için sadece yaptıklarına değil, yapmayı istediklerine de bakmak gerekir. “Hayaller bizim kim olduğumuzun aynasıdır” der Barbara Sher. Esaret altındaki insan özgürlüğü hayal etmeli ki yüreğinde şahlanış gülleri açsın. Aç insan ekmeği olmayan değil ekmeğin hayalini kuramayan insandır aslında. Bunu birçok durum için genelleyebiliriz.

Her hayal, hayat duvarında gelecek adına bir tuğla koymaktır. Önce hayalinizi kurun ve ardından bu hayalinize ulaşma adına adımlayın, yürüyün ve koşun. Hayaller imkansız gibi gözükse de sonuçta elinizde kalacak yine sizin huzur parçacıklarınızdır. Leo Burnett’in dediği gibi “Yıldızlara uzandığında bir yıldıza sahip olamazsın belki ama bir avuç çamur da elde etmezsin”’

Hayaller insanı öylesine motive eder ki, belli bir süre sonunda siz hayalin peşini bıraksanız da hayaller sizin peşinizi bırakmaz. Zaten bizi hayata bağlayan birazda gerçekleşmemiş hayaller değil midir? “Hayallerini ve ideallerini bıraktıysan bari yaşamayı da bırak” der Marian Anderson. Siz hayalinizin peşinden koşun ve görün ki o hayal sizi hayat yolunda elinizden tutacak, terinizi silecek ve varış yerinde sizi bekliyor olacaktır.

Ümit var olunuz ki, gelecek hayallerinin gölgesinden ayrılmayanların olacaktır. Hayal gücü özgürdür. Hayal gücü özgürleştirir. Riviere  “Kafeste olmak insana uçabileceği zannını veriyor” der. Hayallerle özgürleşmek için engelleri küçümseyin. Zaten engeller Hanry Ford’un dediği gibi gözümüzü hayalden ayırdığımız aman gördüğümüz o korkunç şeyledir.

Hayaller gerçeğe uygun olmalıdır. Gerçekleşen her hayal de bizi ileriye tanıyacak yeni hayallerin oluşmasına olanak sağlar. Hayaller ateşe benzer. Hayal hem iyi bir hizmetkar hem de efendidir. *(1)

Hayallerinizi hep canlı tutun ki size hep rengarenk görünsün. Hayalleriniz için heyecanlanın ve ona hazırlanın. Hayalinizin ışığını söndürmeyin ki o da sizi karanlıkta bırakmasın. Hani bir şarkıda söylenir ‘tozpembe hayaller vardı, pembesi gitti tozu kaldı’. Hayallerinizi gözünüzün önünde hep canlı tutun ki pembesi size kalsın ve tozlanmasın. Hayalinizi gözünüz kapayınca değil açıkken de görmeye çalışın.

Ünlü bir heykeltıraşa öylesine muhteşem heykelleri nasıl yaptığını sormuşlar. O ise heykelin işlenmemiş mermer bloğun içinde olduğunu hayal ettiğini, zaten orda duran şeyi açığa çıkarmak için fazlalıkları yonttuğunu söylemiş. *(2) Hayatta böyledir işte. Önce bize sunulan hayatı nasıl yaşamak istiyorsak hayal etmeli, hayatı bu doğrultuda mermer blok gibi yontmalı ve huzuru ortaya çıkarmalıyız.

Geçmişte de başaranlar hep hayal edenler olmuştur. Süleymaniye Mimar Sinan’ın önce hayallerini süslemiş ardından İstanbul’un incisi olmuştur. Çil, çil kubbelerin, kütüphanelerin ardında hep hayal vardır. Fatih Sultan Mehmet hayal kurmuş, gemileri karadan yürütmüş, karanlık bir çağı kapatmış aydınlık bir çağı bu kapılarını ardına kadar açmıştır. Osman Gazi bir düş görmüş ve cihan devleti Osmanlı imparatorluğunun tohumlarını atmıştır. *(3)

Gelecekte nasıl bir dünya istiyorsanız önce hayal edin. Hayalin başladığı yerde zafer için de geri sayımda başlamıştır. Ayaklarını yere basın ve yıldızlara uzanmaya devam edin. Çevrenizdekilerin hayallerine de destek olun. Dikkat edin kurduğunuz hayal kırdığınız hayal olmasın.

Kaynak: makalemarketi.com

Yapay Sinir Ağlarının Avantaj ve Dezavantajları



Yapay sinir ağları yönteminin bazı avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. 

Avantajları:  

-  Yapay sinir ağları önceki deneyimlerden öğrenebilir, bir kez eğitildiklerinde yeni bir veri kümesine hemen cevap verebilir. Bir örnekten hareket ederek diğer örnekleri açıklayabilir. 

-  Yapay sinir ağları matematiksel modele ihtiyaç duymaz. Yapay sinir ağı yazınında verilerin yapay sinir ağının eğitiminde kullanılması için gerekli bir varsayıma rastlanmamıştır.  

-  Yapay sinir ağları verilerden hareketle bilinmeyen ilişkileri akıllıca hemen ortaya çıkarabilir. Ağların bu özelliği, uygulama açısından önemlidir. 

-  Geleneksel bilgisayar sistemleri, sistemde oluşacak hatalara karşı çok hassastır. Sistemde meydana gelebilecek en ufak bir hata, sonuca ulaşmama ya da sonuçlarda büyük hataya yol açabilmektedir. Ancak yapay sinir ağlarının bir veya birkaç nöronunun zarar görmesi sistemi geleneksel bilgi işlem teknolojilerinde olduğu kadar etkilemez.

-  Ağ ağırlık katsayısı ve yapısı gibi kendi parametreleri değiştiğinde somut bir problemin çözümü için kendini adapte edebilme özelliğine sahiptir.  

-  Ağlar doğrusal değildir. Bu nedenle karmaşık problemleri doğrusal tekniklerden daha doğru çözebilirler. Doğrusal olmayan davranışlar hissedilir, algılanır ve bilinebilir. Ancak, bu problemleri ve davranışları matematiksel olarak çözmek zordur. 



Dezavantajları:
-  Sistem içerisinde ne olduğu bilinemez. Bu sebeple bazı durumlarda ağların verdiği sonuçları değerlendirmek zor olabilir. 

-  Bir problemin çözümünde çok uygun bir çözüm bulamayabilirler ya da hata yapabilirler. Bunun sebebi, ağı eğitecek bir fonksiyonun bulunmamasıdır. Bazı durumlarda fonksiyon bulunsa bile yeterli veri bulunamayabilir. 

-  Eğitilmek için uzun bir zamana ihtiyaç duyarlar ve bundan dolayı zaman ve para maliyeti yüksektir.  

-  Farklı sistemlere uyarlanması zor olabilir.

-  Ağın kalitesi ve kapasitesi, uygulamadaki hızı ile orantılıdır. Öyle ki, düğümlerin sayısındaki artış bile zamanın çok daha artmasına sebep olabilir.  

Kaynak:(Elmas, 2003: 27) (Yıldız, 1999: 118)(Güneri, 2001: 10 – 11):  








İş arkadaşlarınıza sorumluluk alabilmeleri için nasıl yardım edebilirsiniz ?


İyi çalışan bir ekibiniz var. Ancak aralarından birisi problem yaratıyor, üzerine aldığı işi zamanında bitirmiyor, sorulduğunda ekibin diğer üyelerini işaret ediyor …
Dolayısı ile kimse onunla birlikte çalışmak istemiyor … Bu tür birisi ile çalışmak zorunda olmak gerçektende sinir bozucudur. Zorunda değilseniz mesele yok ancak çözmeniz gereken bir sorun ise yapılabilecek bir şeyler olduğunu söyleyebilirim.
İnsanların sorumluluk almamasının sebebi nedir ?
İnsanlar tembellikten başlayan başaramama korkusuna uzanan bir gerekçe listesine sahiptir. Sebep ne olursa olsun sorumluluk almayan kişiler işlerini yapamaz, içinde bulunduğu takımı zor durumda bırakır ve kariyerlerinde ilerleyemezler. Dolayısı ile bu konu insanın iş ve özel hayatında önemlidir.
Göstergeleri neler 
- İşine ilgisiz olması
- Hatalar için başkalarını suçlama
- Söz verdiği tarihlere uymaması
- Zor işlerden uzak kalmaya çalışmak
- Düzenli olarak mızıldanmak, yönetici ve ekip arkadaşları hakkında söylenmek
- Kendi başına hareket etmek yerine kendisine “yap” denilmesini beklemek, “söylemediniz ki” bahanesini önceden hazırlamak
- Ekip arkadaşlarına güvenmemek
İzlenecek strateji
Ekip üyelerinden birisi sorumluluk almaktan kaçındığında bunun zamanla geçeceğini düşünmemelisiniz, onu ekipten ayırmak ise son seçeneğiniz olmalı, özellikle iş yapabilme kabiliyeti var ise.
Bunların yerine onları işlerini en iyi şekilde yapabilmeleri için donatmalı ve sorumluluk alabilecekleri ortamı yaratmalısınız.
Şimdi gelelim bunu nasıl yapabileceğinize …
İlk adım konuşmaktır
İlk yapmanız gereken bu kişi ile konuşmak, belki sebebi hemen anlayacak ve durumu çözmüş olacaksınız.
Bu konuşmada kendisine davranışının değişmesi gerektiği mesajını (geri besleme) mutlaka aktarmalısınız. Geri besleme mesajınızı aktarırken kolay anlaşılan örnek ve ifadeler kullanmalısınız. Eğer karşınızda bulunan kişi ne söylendiğini anlamaz ise “kurban edildiğini” düşünecektir.
Şimdi bu aşamada öğrendiklerinizi bir sonraki adımlarınız için kullanabilirsiniz.
Yeterli kaynağın ayrıldığına emin olun
Problemli olarak belirlenen kişinin işini yapabiliyor olması için yeterli kaynağa sahip olup olmadığı en başta kontol edilmesi gereken bir noktadır. Eğitim, araçlar, tecrübeli kişilere erişim, sorularına cevap alabilme imkanı gibi ayrıntılar olduğunu anlamalısınız.
Eğer bir kişi yeterli kaynağa ulaşamıyor ise işini yapamayacaktır, sakın bunu zamanında dile getirebileceğini ve koşulların ne olması gerektiğini size söyleyebileceğini varsaymayın. Bu boşluğu bırakır iseniz bahaneyi kendiniz yaratmış olursunuz.
Görev tanımını, sorumlulukları ve amaçları anlatın
İnsanlar görev tanımlarını, kendisinden ne beklendiğini açıkça bilmelidir. Görev tanımında kişinin yapacağı işin ve sorumluluklarının ne olduğunun açık olup olmadığına bakmalısınız.
Bazende insanlar kendi yaptıkları iş ile şirketin hedefini ilişkilendiremezler. Dolayısı ile yaptıklarının değersiz olduğunu düşünürler. Sorunun bu olup olmadığını bu aşamada keşfetmelisiniz.
Konunun herkes için net olabilmesi için kişiler – sorumluklar tablosu hazırlamanız ve bunu paylaşmanız çok yararlı olacaktır.
Yeniden başlamasını sağlayın
İş hayatında boşluğa düşülebilir, şimdi ben ne yapacağım noktasında kararsız kalınabilir, yapılması gereken o kişinin koşullarını revize ederek yeniden başlayabilmesine olanak tanımaktır. Eğer kişi kendi değerleri ile şirketinin hedeflerini uzlaştırabilir ve yaptığı iş ile hem kariyer hem de şirket hedefini ilişkilendirebilir ise sorun çözülebilir.
Herkesi kendi yeteneklerine uygun biçimde görevlendirmelisiniz. Bunun için ise biraz beklemeniz gerekebilir, hatalı bir karar verdiğinizi düşünüyor iseniz geriye dönebilme cesaretini göstermelisiniz. Ortam koşullarını belirlemek için ise Herzberg’in motivasyon ve hijyen faktörleri hakkında olan çalışmasından faydalanabilirsiniz.
İş arkadaşlarınıza kontrolu ele alabilmeleri için yardımcı olun
Bazen insanlar kendi hayatlarının kontrolunu kaybettiklerini ve bir akıntının içinde savrulduklarını hisseder. Artık onlar için ne yaptıkları ve nasıl yaptıkları önemini yitirir, “nasıl olsa bir şeye yaramayacak” fikri yerleşir.
Düşünürseniz bu fikir herhangi bir ast – üst ilişkisinin bozulması veya kişinin kendi hedefine “bu koşullarda” ulaşamayacağına inanmaya başlaması ile hızla ortaya çıkabilir. Sonucunda yapmakta olduğu işin kalitesi bozulur, nasıl olsa fark etmemektedir !
Böyle bir durumu anlamak zor değildir. Örneğin “biz de olmaz”, “ben nasıl yaparım” gibi ifadeler veya “her şeye karşı çıkma” ve “negatif” tutum bu durumun birer göstergesidir. Sanki olaylar kendi kendilerine oluyor ve biz akışı etkileyemeyiz görüşüne karşı savunma yapabilmek için insanlara kısa dönemde başarabilecekleri işler vermek, pozitif düşünmelerini sağlamak için eğitim veya bire bir destek gerekir. Negatif tutumlarını sürdüren kişileri geçici veya kalıcı ortamdan uzaklaştırmak, tartışmalara almamak da birer çözümdür.
Projelerinizi küçük parçalara bölüp sorumluluğu buna göre dağıtmanız ve insanların başarı duygusunu yaşamalarını sağlamanız büyük oranda bu problemi çözecektir. Diğer yandan sorumluluk almaktan kaçınıp sonra da suçlama yolunu seçenleri ya durdurmalı ve sorunun çözümü için çalışmalarını sağlamalı ya da oradan uzaklaştırmalısınız.
Siz her detayı yönetmeye çalışan birisi olabilir misiniz ?
Peki siz nasıl bir yöneticisiniz ? Eğer işleri delege etmeyip her adımına karışmak isteyen, insanların verecekleri her kararın size danışılmasını isteyen, her detay için “niçin bunu böyle yaptın” diye soran, verdiğiniz işi ilk hatada geri alıp başkasına veren birisi iseniz sizinle çalışanlar sorumluluk almak için istekli olmayacaklardır.
Sizin öğrenmeniz gereken ise işlerinizi nasıl delege edeceğiniz. Bunun için sitede bulunan yazılarım size yardımcı olabilir.
Bol bol takdir edin
İşini iyi yapmış olanı, sorumluluk almaktan korkmayan ve yerine getirenleri zaman geçirmeden takdir edin, bunun için ayın sonunu veya yılın sonunu beklemeyin, o anda yapın.
Şimdi kendinizin ne yaptığını bir düşünün, bunları yapıyor musunuz ?

Patronunuzun sizden beklediği 3 şey nedir ?


Lojistik:En İyi Dağıtım Ağı Hangi Şirkette


En iyi kim dağıtıyor
Ulaştıkları nokta sayısı 100 binleri geçiyor...

Coca-Cola Türkiye'de 310 bin, Yıldız Holding ise 200 bin noktaya dağıtım yapıyor. ÖMudo, 29 bin ürün çeşidini tüketiciyle buluşturuyor. Migros da dağıtım ağıyla 16 bin ürün çeşidini marketlere ulaştırıyor. Özellikle hızlı tüketim malları, gıda ve perakende alanındaki dev şirketler, dağıtım ağlarının gücüyle dikkat çekiyor. Pazarda rakiplerine bu özellikleriyle fark atıyorlar. Dağıtım ağı büyüdükçe bu işin bütçesi de artıyor. Örneğin, Pınar markalı ürünlerin dağıtımını gerçekleştiren Yaşar Birleşik Dağıtım, 1,3 milyar TL ciro ile çalışıyor. Aynı şekilde yayın dağıtımda lider Yaysat'ın da 2010 yılı cirosu 681 milyon TL'ye ulaşmış durumda.Günümüzde rekabet avantajı, sadece fiyat ve ürün kalitesiyle değil, müşteriye ulaşma hızı, ulaşma maliyeti ve ürünün ilk seferde istenen şartlarda doğru tedariğiyle sağlanabiliyor." Bu sözler, Türkiye'de beyaz eşya alanının en büyük oyuncularından Vestel'in genel müdür yardımcısı Filiz Künüralp'e ait. Gerçekten de artık dağıtım, şirketler için hayati fonksiyonlardan biri... Mal ve hizmetin lojistiğinin doğru yönetilmesi şirketin sağlıklı büyümesi ve müşteri memnuniyeti için giderek daha çok önem kazanıyor. Hatta güçlü ve kârlı bir dağıtım ağı ile çalışan şirketler rekabette bir adım öne geçiyor. Teknosa Lojistik ve Müşteri Hizmetleri Grup Müdürü Nezih Alten de aynı düşüncede: "Ancak bu şekilde şirketinizin lider olarak kalmasına katkıda bulunabilirsiniz" diyor. Türkiye'de dağıtımda şirketler, direkt dağıtım kanallarını tercih ediyor. Direkt dağıtım kanallarını İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası Lojistik ve Taşımacılık Bölümü Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Ruhet Genç şöyle açıklıyor: "Bir şirket dağıtımı kendi çatısı altında ayrı bir departmanla yapabilir. Ana faaliyet dalı dağıtım olan bir şirket kurabilir. Ya da lojistik firmaları aracılığıyla dağıtımını outsource edebilir." Türkiye'deki lider şirketler de bu üç yolla dağıtım yapıyor. Yıldız Holding, Yaşar Holding gibi büyükler, kendi dağıtım ağlarını kurarak, aynı holding çatısı altında farklı bir şirket kanalıyla satış noktalarına ulaşıyor. Hedef Alliance, İpragaz ve Yaysat gibi zaten dağıtımı ana faaliyet alanları arasında görenler içinse tüm lojistik ve nakliye işleri şirket çatısı altında gerçekleştiriliyor. Vestel, Turkcell, Mudo, Migros, Efes, BSH ve JTI gibi şirketler ise dağıtımı outsource etmeyi tercih ediyor.

100 BİNİN ÜZERİNDE NOKTA
Farklı dağıtım kanallarıyla çalışan şirketlerin ortak özelliği, çoğunluğunun Türkiye genelinde 100 binin üzerinde noktaya ulaşması. Örneğin Coca-Cola, 310 bin noktayla bu alanda rekor bir sayıya ulaşmış durumda. Aynı şekilde gıda alanında çalışan Yıldız Holding ve Yaşar Holding'in dağıtım şirketi Yaşar Birleşik Pazarlama da dağıtımda öne çıkanlardan. Yıldız Holding, 200 bin noktaya dağıtım yaparken, Yaşar Birleşik Pazarlama da 150 bin noktaya ürün gönderiyor. Yıldız Holding Perakende Grup Başkanı Mustafa Yaşar Serdengeçti, holding çatısı altında 6 ayrı şirketle toplam 900 kişilik istihdamla toplam bin 850 çeşit ürünün dağıtımını yaptıklarını söylüyor. Yaşar Birleşik Pazarlama Genel Müdürü Suat Özyiğit de Pınar markalı 16 ürün grubunun 600'e yakın çeşidin yurtiçi satış ve dağıtımını gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Hızlı tüketim malları alanının öncülerinden PepsiCo da 170 bin noktaya ulaşan önemli bir dağıtım ağına sahip. 

Kaynak Capital: Araştırmanın Diğer 3 sayfasını okumak için tıklayın.

Ofisteki kıskançlık şirketleri nasıl etkiliyor?



Kıskançlık, evrensel bir duygu. Ancak bazen şirketler için öldürücü olabiliyor. Uzmanlar, yüzlerce yönetici ve organizasyon üzerinde çalışarak bu ölümcül günahın, işte oynadığı rolü yıllardır keşfetmeye çalışıyor. Bunlara göre adaletsiz yönetim, aşırı rekabet ve aşırı hırslı çalışanlar iş yerinde kıskançlığı artırıyor. Çalışanlar, en çok iş arkadaşlarının ücretini, aldığı terfiyi veya makamını kıskanıyor. Şirketler ise kıskançlık yaratacak ortamları iyileştirmeye çalışıyor. Çünkü işte kıskançlık, ciddi bir maliyet yaratıyor, verimlilik ve çalışan kaybına neden oluyor. Terfi almış iş arkadaşınızın ofisine girdiğinizde, masasında ailesiyle yeni tatil evinde çekilmiş güzel bir fotoğrafını görüyorsunuz. Konuşma sırasında arkadaşınız kravatını düzeltirken Davos'ta yapacağı konuşmanın hazırlıklarından bahsediyor. Bir taraftan onun için gerçekten mutlu oluyor ve başarısını tebrik ediyorsunuz. Ancak bir taraftan da Alpler'de ayağının kayıp bir buzul çukuruna düşmesini umuyorsunuz... Kıskançlık, yani insanların kendi istedikleri şeyleri başkalarında gördüklerinde hissettikleri sıkıntı, evrensel bir duygu. Dünyanın dört bir yanında çalışanlar, kimi zaman gıpta ederek kimi zaman kendilerini yıpratarak bu duyguyu yaşıyor. Geçtiğimiz 10 yılda birçok uzman, yüzlerce yönetici ve organizasyon üzerinde çalışarak bu ölümcül günahın iş yerinde nasıl bir rolü olduğunu keşfetmeye çalıştı. Araştırmalara göre işte kıskançlık, verimlilik ve çalışan kaybına neden oluyor. Universty of Chicago'dan Prof. Tanya Menon ile Profesör Leig Thompson, kıskançlığın hem çalışanlar hem işverenler açısından kritik bir problem olduğunu belirtiyor. Bu sorun nedeniyle ekiplerin dağıldığını, insanların iş yerindeki odağını ve motivasyonunu yitirdiklerini söylüyorlar. İş yerinde kıskançlık üzerine uzmanlaşan University of Notre Dame'da yönetim profesörü Robert P. Cecchio, "En çok kıskanılan insanlar, genellikle en gözde işleri yapanlar ve terfi alanlar oluyor" diyor.

ÇALIŞMA ORTAMI ÖNEMLİ
Kıskançlık neredeyse hemen her ofiste kendini gösteriyor. Capital'in Yenibiris.com üzerinden 2 bin 365 kişiyle yaptığı anket de iş yerinde kıskançlığın net bir resmini çekiyor. Ankete katılanların yüzde 91,2'si iş yerinde kıskançlık yaşandığını düşünüyor. Her ne kadar kıskançlık, çok fazla önü alınabilen bir duygu olmasa da bazı ortamlar kıskançlığın oluşmasını kolaylaştırıyor. Örneğin adil yönetimin olmadığı, bireysel rekabetin yoğun olduğu, başarı ve kariyer hırsının normal standartları aştığı ortamlarda kıskançlık ihtimali artıyor. Uzmanlar da bu noktanın altını çiziyor. Msearch INAC Kurucu Başkanı Ali Midillili, iş gücü ne kadar kalifiye olursa rekabetin yaratacağı dolaylı kıskançlığın da ortaya o kadar hızlı çıktığını söylüyor. Egon Zehnder International Danışmanı Tankut R. Şensürücü de ortak misyon bilincinin yok olması ve egoların büyümesiyle kıskançlıkların körüklendiğini dile getiriyor. Fortune Danışmanlık Yönetici Ortağı Ayşen Arıduru, bireysel ve yaşamsal kalite, kişisel prezentasyon ve özel hayat zenginliği gibi konuların da kıskançlığa neden olabildiğini ifade ediyor.

5 Temmuz 2012 Perşembe

İLERİYE VE GERİYE DOĞRU ÇİZELGELEME


Çizelgeleme yapılırken,İleriye ve geriye doğru çizelgeleme olmak üzere  iki farklı yöntem söz konusudur. İleriye doğru çizelgeleme için üretime başlangıcın belli bir kabul tarihi vardır. Bu
tarihte üretime başlanır ve standart zamanlar eklenerek diğer operasyonların ve ambara
teslimin tarihi belirlenir. Bu yöntem çoğunlukla müşterilerin siparişlerinin mümkün olduğu
kadar kısa sürede almak durumunda oldukları atölyelerde uygulanır.

Geriye doğru çizelgelemede ise ürünün ambara teslim tarihi bilinmektedir. Buna göre
standart zamanlar dikkate alınarak geriye gidilir ve üretime başlama tarihi bulunur.

İleriye doğu çizelgelemede siparişin bitiş tarihi teslim tarihini geçebileceği gibi
geriye doğru çizelgelemede de başlangıç tarihi, içinde bulunulan tarihin öncesinde çıkabilir.
Bu tür durumlarda herhangi bir değişiklik yapılmazsa sipariş gecikecektir. Çizelgeleme
yapılırken bu iki yaklaşımın karışımı da kullanılabilir. Ürün için kritik bir operasyon esas
alınarak, bu operasyondan geriye ve ileriye gidilerek de çizelgeleme yapılabilir.

3 Temmuz 2012 Salı

Hayal Kırıklığı Yaratan Cep Telefonları


Akıllı telefon sektörü müthiş bir hızla değişiyor. Bu değişim sürecinde çok başarılı cihazlar ortaya çıktığı gibi hem üreticisi hem de tüketicisi için hayal kırıklığı olmaktan öteye gidememiş cihazlar da zaman içindeki yerini aldı. Yazımızda son iki yılda hayal kırıklığı yaratmış akıllı telefonları listeledik.
Özellikle son iki yıllık ölçekte mobil dünyada çok ciddi değişimlerin yaşadığına tanık olduk. Bu süreçte fazlasıyla sivrilen isimler olduğu gibi, bir zamanların dev markaları da rekabette yenik düştü hatta mağlubiyeti kabullenerek tamamen kayboldu.
Son iki yılda belki megapiksel savaşları yaşanmadı akıllı telefon sektöründe ancak işletim sistemleri, donanımsal teknolojiler ve artan ekran boyutları üç ana başlık olarak dikkat çekmeyi başardı. Bu dengeyi iyi bir şekilde sağlayan isimler sivrileler hanesine adını yazdırırken, demode kalmış işlerde ısrar edenler mağluplar olarak anıldı.
Geçtiğimiz günlerde sizler için burada yer alan yazımızda son iki yılda akıllı telefon pazarında en çok dikkat çeken cihazları listelemiştik. Bugünkü yazımızdaysa son iki yılın hayal kırıklığı yaratmış telefonları derledik.
Şimdi sözü daha fazla uzatmayalım ve sizleri galerimizdeki o telefonlar ile baş başa bırakalım:
Kaynak:itadvisor,

1 Temmuz 2012 Pazar

Apartmanlara on binlerce tl ceza gelecek!



Yeni çıkan bir yasa ile; apartmanlara hekim ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma mecburiyeti getiriliyor. Buna uymayanlara, onbinlerce hatta yüzbinlerce lira ceza kesilecek.

 
Hürriyet Gazetesi yazarı Şükrü Kızılot'un konuyla ilgili yazısı:

30 Haziran tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6331 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” ile işverenlere, yeni yükümlülükler getirildi.Bunlardan biri de apartmanlarla ilgili.“Kapıcı” çalıştıran apartmanlar ile işçi statüsünde “yönetici” çalıştıran apartmanlara, yeni bir yükümlülük geldi.
 Buna göre, apartman yönetimi kat malikleri kurulunun;

- İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması için “iş güvenliği uzmanı” ile “işyeri hekimi” çalıştırmaları

- Bu hizmetin tamamını veya bir kısmını, “ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden” hizmet olarak almaları gerekiyor. Konuyla ilgili ayrıntılar, yakında bir yönetmelikle açıklanacak.
HER AY İÇİN 10 BİN TL 

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu indirmek için tıklayın

 
Yukarıda belirtilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanını görevlendirmeyen veya bu hizmeti almayan apartman yönetimine kat maliklerine, görevlendirmediği uzman ve hekim için her ay 5+5=10 bin lira “idari para cezası” uygulanacak.


 Örnek: Kapıcı çalıştıran bir apartmanda, yönetimin iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini satın alma yoluna gitmediği veya bu nitelikleri taşıyan kişileri çalıştırmadığı tesit edilmiştir.Bu durumda, her ay işyeri hekimi için 5 bin, iş güvenliği uzmanı için 5 bin lira olmak üzere, tolam 10 bin lira “idari para cezası” kesilecek. Cezanın tutarı yıllık bazda (yani bir yıl boyunca olayın devam etmesi halinde) 120 bin lira olacak. Ceza 120 bin lira ile de sınırlı değil. Daha da artabilecek (6331 sayılı Kanun Md.26b). Bu cezaları, Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü uygulayacak. Ceza tutarı, işyerindeki işçi sayısı ile orantılı değil. Örneğin bir işçi çalıştıran apartmana da 100 işçi çalıştıran işyerine de her ay 5 + 5 = 10 bin lira idari ara cezası kesilebilecek.
UYGULAMA NE ZAMAN?

Yukarıda açıklanan idari para cezalarının, hangi tarihten itibaren uygulanacağı, apartmanların tehlike sınıf ve derecesinin belirlenmesine bağlı.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, öncelikle apartmanlar için “tehlike sınıf ve derecesi” belirleyen bir tebliğ yayınlayacak. Buna göre, tehlike sınıfları itibariyle; - Apartmanlar “az tehlikeli” sınıfında yer alırsa, 30 Haziran 2014 tarihinden itibaren, - Apartmanlar “tehlikeli” veya “çok tehlikeli” sınıfta yer alırsa, 30 Haziran 2013 tarihinden itibaren,yükümlülükler yerine getirilecek. Apartmanların, dışarıdan satın alacağı iş sağlığı ve güvenliği hizmetinin bedeli, Bakanlar Kurulu’nun karar vermesi halinde, Sosyal Güvenlik Kurumu’nca ödenebilecek.Bu uygulamanın, özellikle her ay kesilecek 10 bin liralık ceza yönüyle, gözden geçirilmesinde yarar var.